"Mourinho gelse hava gazı!"

"Mourinho gelse hava gazı!"
Spor basının duayen ismi Şansal Büyüka son dönemdeki gelişmeleri milliyet gazetesinde değerlendirdi...

Florya’da hava kötüyken Galatasaray’ın şampiyon olduğunu, Florya’da mevsim baharken Galatasaray’ın kupa kaybettiğini görmedim. En azından hatırlamıyorum. Bu sezon, bu şartlarda son çare Abdurrahim Albayrak... Bu koşulları düzeltmeden Mourinho’yu getirseniz hava gazı, gene olmaz.

Futbolda başarı kadar başarısızlık da önemli... Hele Türk futbolunun lokomotifi olan dört büyüklerden biri kan kaybettiğinde, herkesin gözü bir anda onun üzerine dönüyor.

Tabii ki söz ettiğimiz takım Galatasaray... Ustamız Şansal Büyüka’nın öngörüsü, Fenerbahçe maçındaki futbolun Dortmund için yeterli olmayacağı şeklindeydi, dediği çıktı. Üstelik, o futbol Başakşehir için de yeterli değilmiş.

Derbi sonrasında, Prandelli’nin nerede doğru yaptığını sormuştuk, şimdi de nerede hata yaptı diyelim?
- Kötü gidişi sadece Prandelli’ye bağlamak doğru değil. Fatura her zaman liderlere kesilir de, bu kulübün başka liderleri de var, ya da  vardı. Görevlerini yapmayan, yaptıklarını yanlış yapan başka liderleri... Kaldı ki, gidişat da kötü değil. Bu kadar çalkantıya rağmen liderin bir puan gerisindesin. Nereden başlamalıyım, bilmiyorum. Sen Sabri’yi kadro dışı bırakıyorsun, sağ beke Sabri dahil, Eboue, Tarık, Veysel, Salih Dursun alıyorsun. Maliyet 20-22 milyon euro... Gene Sabri’ye dönüyorsun. Tarık’ı geçen yıl kiralama döneminde alsan, sözleşmesi biteceği için 400-500 bin euroya alacaksın. 2.5 milyon euro verip Salih Dursun’u alıyorsun, üç ay içinde “yandım Allah” diye yolluyorsun. Devre arasında almadığın Tarık için bu defa 10 katı fazla parayı, yani 4.5 milyon euroyu ödüyorsun. Eboue’nin parasını vermeye devam ediyorsun, yararlanamıyorsun. Kiraya gönderemediğin, kurtulamadığın onlarca futbolcuya bir sezon için milyonlarca euro maaş ödüyorsun. İşte kulüpler böyle batıyor. Prandelli diyorsun, Florya’daki her adımında karşısında birileri “para” diye dikiliyor, yönetici yok, ilgi yok, takımdaşlık yok. Kim yalanlarsa yalanlasın, takım içinde ikiye-üçe bölünmüşlük var. Sevgi, saygı, inanç, dayanışma duygusu hepsi iflas etmiş. Adam sana transfer listesi veriyor, o listeden tek oyuncu bile alamıyorsun. Bu kulüp Galatasaray olamaz, sahadaki bu takım Galatasaray olamaz. Prandelli, Avrupa’nın değil, dört yıldızın daha önemli olduğuna kendi başına mı karar verdi? Hayır... Ona telkin edildi. Bu anlayış, Galatasaray’ı ileriye taşımaz. Prandelli sadece yanlışlar kervanının, yanlışlar zincirinin bir halkasıdır, tek suçlusu değil.

Galatasaray’ı bu günlerden kurtaracak hoca, sizce kim?
- Bu şartlarda Galatasaray’ı hiçbir teknik adam kurtaramaz. Sen paraları zamanında ödemeden, sevgiyi, saygıyı, dayanışmayı getirmeden, Florya’da mevsimi bahara döndürmeden hiçbir hoca başarılı olamaz. Kaldı ki futbolcuların da artık güçlerini ortaya koymaları gerekiyor.  Hiç unutmayalım,  profesyonellik sadece transfer döneminde imza atmak değildir. Helal hoş olsun, dünyaları alsınlar, daha fazlasını alsınlar,  ama karşılığını versinler. Ne diyor yabancı hocalar; Avrupa’da 300 bin euro alan 13 km. koşuyor, Türkiye’de 3 milyon alan 10 km. zor buluyor. Dortmund maç boyunca senden bir futbolcu daha fazla koşmuş. Yani Dortmund 12 oyuncu ile sen 11 oyuncu ile oynamışsın. Nasıl yeneceksin? Yenemiyorsun zaten...

Söylediğiniz oldu ve Abdurrahim Albayrak yuvaya döndü. Ali Dürüst ile birlikte Albayrak’ın gelmesi neyi değiştirir?


- Ben söylüyorum, bazı çevrelerin tepkisini çekiyorum. Şu şartları Abdurrahim Albayrak düzeltemezse başkası düzeltemez. Sıcak adam, sevimli adam, samimi adam... Yılanı deliğinden çıkarır. Özüne, sözüne güvenilir adam... Eğer Florya’ya sevgi, saygı gelecekse, futbolcular sorumluluğunu hatırlayacaksa bunu Prandelli, ya da yerine gelecek hoca değil, Abdurrahim Albayrak başarır. Göreceksiniz, futbolculara hemen bir ödeme yapar. Söz verdiği günü aksatmaz. Bugün git, yarın gel yapmaz. Grupların arasındaki buzları eritmeye çalışır. Florya’da yatar, Florya’da kalkar. Uzun süredir unutulan sevgiyi, saygıyı yeşertemeye çalışır. Zaten Galatasaray’ın hocadan önce Florya’yı düzeltmesi gerekiyor.  Florya’da hava kötüyken Galatasaray’ın şampiyon olduğunu, Florya’da mevsim baharken, Galatasaray’ın kupa kaybettiğini görmedim. En azından hatırlamıyorum. Bu sezon, bu şartlarda son çare Abdurrahim Albayrak... Bu koşulları düzeltmeden Morinho’yu getirseniz hava gazı, gene olmaz. Çare Albayrak derken, önce futbolcuların sorumluluklarını  hatırlamaları gerektiğini bir kez daha yineleyelim.

Duygun Yarsuvat’ın, Galatasaray’ın kaderini değiştirecek hamle olduğunu düşünüyor musunuz?

- Duygun Yarsuvat,  Glatasaray sevgisini ve sorumluluğunu taşıyan önemli bir isim. Baştan açıkladı, başkan seçildikten sonra tekrarladı. Mayısa kadar görevde... İyi başkan adayları çıksın, güçlü listeler yapılsın, kulüp sahipsiz kalmasın diye... Bana göre de bu kısa süreyi ilan ettiği için kazandı.

‘Evlat, futbol oynat’

Fenerbahçeli eski bir yönetici şunu dedi: “İsmail hoca evlat diye geldi. Ama işler kötü giderse evlat diye kalamaz. Devam etmek istiyorsa yapacağı tek şey var: Evlat, futbol oynat...”

Fenerbahçe, Gençlerbirliği karşısında kazandı ama tribün baskısı fena halde hissedildi. Aziz Yıldırım’ın İsmail Kartal’ın ardında yer alması bile sarı-lacivertlileri susturmaya yetmedi.

Taraftarın protestosu ve Ersun Yanal seslerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu protestolar organize mi, yoksa anlık gelişen bir olay mı?

- Fenerbahçe’de yıllarca yöneticilik yapan bir dostumla konuştum. O görev yaparken, İsmail Kartal da Fenerbahçe’de görevliydi. Dedi ki,  “Tamam, İsmail hoca evlat diye geldi. Ama işler kötü giderse evlat diye kalamaz. Hoca’yı severim, gerçekten severim. Tırnaklarıyla kazıya kazıya buraya geldi. Devam etmek istiyorsa yapacağı tek şey var: Evlat, futbol oynat...” Eski yönetici doğru söylüyor. Fenerbahçe iyi futbol oynasa tribünlerden ne Ersun Yanal sesi gelir, ne Aykut Kocaman... Sıkıntı, Fenerbahçe’nin kötü futbolunda... Yoksa bu hafta lider olma şansı bile var. Unutulmasın, Fenerbahçe tribünleri geçen yıl Ersun Yanal’ı ancak  20. haftalarda tribünlere çağırdı. Türkiye’de futbol seyircisi uyandı. Her hafta Şampiyonlar Ligi’ni izliyor, İngiltere Ligi’ni izliyor ve haklı olarak o futbolu bekliyor. Azla yetinme devri bitti. Hadi son maçta tribünlerdeki tepkiler organize diyelim. Ama ben çevremde, en fanatikleri dahil, Fenerbahçe’nin oyunundan, temposundan, mücadelesinden,  seyir zevkinden mutlu olan, tatmin olan tek Fenerbahçeli görmedim. İsmail Hoca da, futbolcular da, başkan ve yönetim de bu gerçeği kabul etmeli.

Fenerbahçe’nin teknik patronunun ağlamasını nasıl değerlendirmek gerekiyor? Emre’nin Kartal’ı kulübeden çıkarması çok tartışıldı. Sizce bu normal bir durum mu?


- Bilal, İsmail Hoca’nın ağlamasını soruyorsun. Doğru, liderler her şartta, güçlü görünmeli. Ama insani duygudur bu. Ben insani duygular için bir adamı eleştirmem. Hoca olsa bile eleştirmem. Yanlış olabilir ama ben eleştirmem. Emre’nin hocasını kulübeden çıkarmasına gelince; yılların verdiği samimiyetten olabilir. Ayrıca şunu kabul edelim ki, Fenerbahçe’de bazı oyuncular sadece futbolcu değil, neredeyse yönetici gücündeler. Ama “hocaya sahip çıkmak” lafla olmaz, oynayacaksın,  iyi oynayacaksın. O zaman istersen kazanma... Seyirciyi tatmin edersen, hocayı koruma altına almış olursun. Ayrıca benim bildiğim, hocalar futbolcularını koruma altına alırdı, şimdi futbolcular hocalarını alıyor. Devir değişti.

Beşiktaş derbisinin bir kırılma olabileceğini düşünüyor musunuz? Yoksa skor ne olursa olsun her şey bu şekilde devam eder mi?

- Beşiktaş derbisi iki takım içinde asla kırılma maçı olmaz. Kim kazanırsa kazansın ya da kaybetsin, yarışa aynı iddia ile devam eder. Daha tünelin ucundaki ışığa çok uzun yollar var.

40 yılda bir olur

Olcay daha başlarda sakatlanıp çıkacak. Veli ikinci sarı tehlikesi ile oyundan alınacak, Gökhan Töre gereksiz bir kırmızı kartla oyundan atılacak, buna rağmen Beşiktaş son beş dakikaya önde başlayacak.

Beşiktaş, Kayseri deplasmanında kaybetti ama son anları nefes kesti. Kartal, yenildiği maçta bile zevk veriyor, pes etmiyor.

Lider, ligde galibiyeti bile olmayan bir takıma boyun eğdi. Partizan maçında olup da, Erciyes karşısında olmayan ne vardı?


- Bilal,  Beşiktaş’ın son yenilgisi kırk yılda bir olur. Olcay daha başlarda sakatlanıp çıkacak. Veli ikinci sarı tehlikesi ile oyundan alınacak, Gökhan Töre gereksiz bir kırmızı kartla oyundan atılacak, buna rağmen Beşiktaş son beş dakikaya önde başlayacak. Mağlubiyet golünde de, Franco’nun kestiği top Cenk Ahmet ile buluşacak. Bir daha bu kadar rastlantı bir araya gelmez. İstesen de gelmez. Böyle bir maç ancak kırk yılda bir olur. Onun için Beşiktaşlının enseyi karartmasına gerek yok.

Yine Gökhan Töre, yine olay... Töre’nin kırmızı kartına yorumunuz...
- Sevgili Bilal, benim anlamadığım şu; Beşiktaşlılar hakeme, Gökhan Töre’nin atılışı ile ilgili kızıyorlarsa haklı değiller. Sen iki metreden, dördüncü hakeme “fÖ.you “ dersen atar seni.  Geçmişten örnekleri var. Ama bizde Avrupa’dan gelme oyuncular bunu normal gibi kullanıyorlar. Bu konuda  ısrarla uyarılmaları lazım. Orada rakip hoca müdahale etmietmemiş, önce sen kendine bakacaksın. Son derece gereksiz bir kırmızı kart. Kızılacakların bir listesi yapılacaksa, birinci sırayı uzak ara Gökhan Töre alır.

Kerim Frei, iki gol attı. Şimdi Gökhan’ın yokluğunda büyük ihtimalle o oynayacak. Ne yapar, ne yapamaz?
- Kerim Frei zaten iyi bir oyuncu... Çok çabuk, çok hareketli, tekniği kuvvetli. Belli ki bu sezon iyi de çalışıyor. Bütün bunlara rağmen Gökhan Töre’nin kimsede olmayan özellikleri var. Töre, sadece kendisi oynayan değil,  takımını da oynatan bir futbolcu. Kerim Frei yerini doldursa bile Gökhan Töre gene de aranır.

Onur garantisi şimdilik bitti

Galatasaray gibi işleri yolunda gitmeyen diğer takım da Trabzonspor... En son soracağımızı şimdiden soralım ve söze bu şekilde başlayalım.

Bu takımın başında Hami Mandıralı olsaydı,Trabzonspor bugün ligde daha farklı bir konumda olur muydu?
- Sevgili Bilal, Hami Mandıralı iyi bir çıkış yapmıştı. Devam etmesi doğru olurdu. Ama ben Vahid Hoca’nın gelişine yanlış diyemem. Hele Dünya Kupası’ndaki performansından sonra... Ama hocanın değişik bir yapısı var. Futbolcuya ters geliyor, şehre ters geliyor. Bir kadro istikrarı yok. Bazı oyuncular adeta defterden silindi.  Örneğin ben Yusuf için son derece üzülüyorum. Mustafa Yumlu aylar süren sakatlıktan çıkmış, ilk maç sonrası kadro dışı... Eğer bir disiplin suçu yoksa, böyle kadro dışı bırakmak olmaz.

Trabzonspor savunması inanılmaz kötü. Bu, hocanın tercihleriyle mi ilgili yoksa kaleci Onur’la mı alakalı?
- Trabzonspor gol atamıyor, sorun forvette diyorduk, son maçta  gördük ki savunma felaket. Belki de, ilk kez Yumlu ile Belkalem’in birlikte oynamasından olacak. Ancak ben 4-4’e rağmen Trabzon-spor’u beğendiğimi söylemeliyim.  Özellikle hücumda yüksek toplarda ligin en iyisi... Gene söylüyorum, mümkün olsa da Trabzonspor bütün yabancılarını bir arada oynatsa... Ancak  yeni transferlerden Yatabare, Waris, Cardozo, Constant, mümkün olduğunca birlikte oynamalı. Burada iş geliyor, yabancı sınırlamasına takılıyor. Elbette Onur faktörünü unutmayalım.  Bir mal alıyorsun, üstünde üç-beş yıl garantilidir diye yazıyor. Onur da Trabzonspor’un garantisiydi. Trabzonspor için Onur garantisi ve rahatlığı şimdilik bitti. Kim ne derse desin bu, Trabzonspor adına çok büyük bir sıkıntı.