Yine o adam !..

Yine o adam !..
Belçika'da Namen Mahkemesi'nin aldığı ikinci ve üçüncü futbol liglerini durdurma kararıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Geel ve Namen kulüplerinin kendilerine lisans hakkı verilmediği için üçüncü lige düştükleri gerekçesiyle dava açması sonrası, Namen Mahkemesi'nin iki kulübü haklı bulması ve ligleri durdurmaması halinde federasyona günlük 75 bin Avro ceza verme kararı almasının ardından, kamuoyu gelişmeleri merakla takip ediyor.
YİNE O ADAM: LUC MISSON
Dünya futbolunu derinden etkileyen Bosman kanunlarının çıkmasını sağlayan ve Namen Kulübü'nün avukatlığını yapan Luc Misson, takımının bu davada haklı çıkmasını sağlayarak bir kez daha gündeme oturmayı başardı.

Belçika Futbol Federasyonu Başkanı Francois De Keersmaecker, gelecek hafta Kazakistan ile oynanacak milli maça gitmeyeceğini belirterek, ''Ben bu olayları yaşamak istemezdim. Bazı kulüpler federasyonun aldığı kararları bir türlü kabul etmek istemiyor. Böyle yaparak ligleri organize etmek çok zor. Bu olay üç aydır sürüyor. Geel takımı üçüncü ligde oynamayı kabul etseydi bunlar olmazdı. Dünyada tarih yazdık. Ama bu olumlu bir olay olsaydı daha çok sevinirdim'' diye konuştu.

Bu arada mahkemenin Geel ve Namen takımlarını haklı bulması, ligde yer alan diğer takımları tedirgin etti. Liglerin başladığını ve üç hafta maç yaptıklarını dile getiren kulüpler, her şeyin yeniden başlamasının adaletli olmayacağını savundu.
 
FUTBOLDA DEVRİM YARATAN DAVA: "BOSMAN KANUNU"
Önce futbolda, daha sonra diğer spor dallarında transfer yönetmeliklerinin kısa sürede çöpe atılmasına ve buna bağlı olarak futbolda liberal devrimin başlamasına neden olan Bosman, 26 yaşında sıradan bir Belçikalı futbolcuydu.
 
Jean-Marc Bosman’ın 1990 yılının Temmuz ayında Royal FC Liege takımıyla kontratı sona ermişti. Yaşı ilerlemiş tüm futbolcular gibi onu da bir gelecek korkusu sarmıştı. Kulübüyle yeniden iyi bir kontrat yapmak istemesine karşın; kulübünden kendisine, 1 yıllık bir kontrat karşılığı taban fiyat öneriliyordu: aylık 750 Euro… bu durumu kabullenemeyen bosman kendisine başka bir kulüp arayışı içine girdi. Sonunda, Fransız kulübü Dunkerque ile anlaştı.

Ancak kendisine aylık 750 Euro taban fiyat üzerinden değer biçen Royal FC Liege, UEFA, FIFA ve Belçika Futbol Federasyonu’nun transfer yönetmeliklerine yaslanarak, sözleşmesi bitmiş bu futbolcuyu, 400 bin Euro’ya satış listesine koymuştu. Ve Royal FC Liege, Fransız kulübü Dunkerque’den bu tutarı talep etmekteydi.
 
Bu tutarı ödeme gücü olmayan Fransız kulübü, Bosman’ı kiralama yoluna gitti ve bir yıl için 30 bin Euro ödeme yapılacağı konusunda, Royal FC Liege ile “prensipte’ anlaşma sağladı. Böylece yıl sonunda belirlenen bedelin yarısına Bosman’ın bonservisini alma olanağına kavuşacağının hesabını yapan Dunkerque, Bosman’ı sezonun ilk bölümüne yetiştirebilmek için, Fransız Futbol Federasyonu’nca belirlenen son tarih olan 3 Ağustos’tan önce renklerine bağlaması gerekiyordu. Bosman, 30 Temmuz tarihinde Fransızlara, aylık 2 bin 250 Euro karşılığında imza attı. Aynı gün Dunkerque banka teminatını ve sözleşmeyi Belçika kulübüne yollamasına karşın; Fransız kulübünün mali bir bunalımda olduğu haberini öğrenen Royal FC Liege, sözleşmeyi işleme koymadı ve Bosman’ı kulübü tarafından yapılan teklifi reddettiği için idari olarak cezalandırarak kadro dışı bıraktı. Böylece aylık 750 Euro’luk ödemeden de kurtuldu. 3 Ağustos tarihi geldiğinde de, Fransız Futbol Federasyonu’na, Belçika kulübü Bosman’ın bonservisini göndermedi. Bosman’dan ilk maçlarda yararlanamayacak olan Dunkerque de bu transferden tamamen vazgeçti.
 
Bosman’ın yaklaşık 5 yıl süren hukuk mücadelesinin sonunda belki de umduğu kadar çok şey kazanamadı ama profesyonel sporculara diğer çalışanlarla eşit haklara sahip olduklarını, Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan 1960 tarihli Roma Anlaşması’nın bireylere getirdiği hakların, spor sahalarına da yansıyabileceğini bu şekilde kanıtlamış oldu.
 
Hiçbir geliri ve işsizlik sigortası olmayan, yönetmelikler gereği hiçbir kulüpte de oynayamayan Bosman, bunun üzerine, serbest dolaşım hakkı olan bir Avrupa Topluluğu vatandaşı olarak, adım adım haklarını kazanacağı ve gelecekte tüm futbol dünyasını altüst edecek davayı Liege 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtı.
 
Belçikalı Bosman, davayı eski kulübü, Belçika Futbol Federasyonu ve UEFA’ya karşı açtı. Dava konusu ise uluslararası transfer sisteminin hukukiliğini-yasallığını sorguluyordu. Yerel mahkemenin lehte kararı sonucu hâkim davayı Avrupa Adalet Divanı’na havale etti. Çünkü konu, Avrupa Topluluğu’nu ilgilendiren iki uluslararası yönetmeliğin çakışmasıydı. Uluslararası transfer yönetmeliği, oyuncuların sözleşmesi bitse dahi kulüp tarafından belirlenecek bonservis bedelinin yeni kulüp tarafından ödenmesini öngörüyordu. Ve bu yönetmelik de Avrupa Topluluğu’nun, çalışanların serbest dolaşım hakkını garanti altına alan yasalarıyla temelden çelişiyordu. Belçikalı hâkim ayrıca dava kapsamına liglerde uygulanan yabancı sınırlamasının avrupa topluluğu çalışma yasalarına aykırı olduğu yönündeki görüşünü de kattı. Beş yıllık zorlu davanın ardından, Avrupa Adalet Divanı 15 Aralık 1995’te ünlü kararını açıkladı:
 
Bosman Kararları
Açılan davayı sonuçlandıran Avrupa Adalet Divanı;
1) Öncelikle, futbolun bir ekonomik sektör olarak kabul edilmesi gerektiğini; futbol dahil tüm profesyonel spor dallarının, birer ekonomik alan ve aktivite olarak görülmesi gerektiğini;
2) Avrupa Topluluğu vatandaşı futbolcuların, kontratlarının bitiminin ardından bonservis gibi kısıtlamalarla transferlerinin engellenmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığını;
3) AB vatandaşı futbolcuların milliyetlerine dayalı herhangi bir kısıtlamanın (en fazla 5 yabancı oyuncu oynatma kuralı) milli takımlar dışında, yapılmasının yasadışı olduğunu;
4) Bu konuda kulüpler tarafından yapılacak rekabeti engelleyici centilmenlik anlaşmaların avrupa komisyonu tarafından en ağır şekilde cezalandırılacağını;
5) Bu kararların, bundan sonraki gelişmelere de kaynak olacağını, gerekçeli kararında hükme bağlamıştır.
 
Sonuç:
Jean-Marc Bosman, 1990 Haziran’ında ülkesindeki FC Liege kulübünden, Fransız takımı Dunkerque’e transfer olmak istediğinde; FC Liege’in yüksek bonservis bedeli istemesi üzerine, bu transfer çıkmaza girince, giriştiği hukuksal mücadele sonucunda, Lüksemburg Yüksek Mahkemesi’nin 1995’te aldığı “Bosman Kararları” ile “kulübüyle sözleşmesi biten” futbolcular, bu karar çerçevesince istedikleri kulüple yeni sözleşme yapabilme serbestisine sahip oldular. Bu kararla, özellikle yabancı futbolculara verilen “serbest dolaşım” hakkı, futbolda devrim niteliğinde gelişmelere yol açtı. Futbolcuların sözleşmeleri bitiminde serbest kalmaları ve AB futbolcularının ab ülkelerindeki liglerde yabancı sınırlamasının dışına alınması gibi bir çok yenilik bosman’ın girişiminin ürünü oldu.
 
Bosman Kararı, Avrupa’da liberal futbol devriminin de başlamasına neden oldu. Aslında, hızla endüstriyel süreç içine giren yeni futbol ekonomisinin, kapitalist üretim ilişkilerini bu sektörde de egemen kılmasından başka bir çıkar yolu da kalmamıştı. Çünkü, yeni pazar ekonomisinin serbest piyasa koşullarının dışında varlığını devam ettirebilmesi, küreselleşen futbol endüstrisinde, futbol işgücünün serbest dolaşımını zorunlu kılmaktaydı. Sermayenin uluslararası serbest dolaşımı ve kar transferi serbest iken, aynı şeyin futbol işgücünde sınırlandırılmış olması zaten düşünülemezdi. Nitekim de öyle oldu. İşte bu gelişme, futbol imparatorluğunun sınırlarının da genişlemesine etki eden en önemli faktör oldu.
(Ntvmsnbc.com'dan alınmıştır)