Parayı değil aşkı seçti!

Video yükleniyor...

"1933’ün Ağustos ayında Adana’da doğdum. Yedi kardeşin en küçüğüydüm, ondan el üstünde tutuluyordum herhalde.
Aklım fikrim toptaydı. Futbol yüzünden çok azar işittim ailemden… Abim bir keresinde “Ben senden usandım sen top oynamaktan usanmadın” demişti. Ne var ki beni Adana Demirspor’a götürüp yazdıran yine abim oldu. 16 yaşındaydım. Lisans çıkartılabilmesi için öğrenci olmamam gerekiyordu. Anneme çok dil döktüm, en sonunda okuldan tasdiknamemi aldı ben de Demirspor’a başlayabildim. İlk maçımız Sümerspor’laydı. Ben 2 gol attım. 16 yaşındaydım, 1950’lerin başıydı.
Suriye’ye deplasmana gitmiştik, ilk yurtdışı deplasmanıydı. 1950 senesiydi, yeni futbola başladığım dönemlerdi. Şimdiki gibi deplasman yapmak kolay iş değildi. Maddi anlamda zor günlerdi. Bir miktar para almıştık. O zaman otel, yol masrafı, yiyecek parasına bile yetmemişti. Cebimizden koyduk eksik kalanı. Maç 2-2 bitti. Suriye basını Demirspor için “Suriye’ye gelen en iyi yabancı takım” diye başlık atmıştı.

2 yıl kadar Demirspor’da oynadıktan sonra, 1951’de Galatasaray’a gittim. Gündüz Kılıç’a “Bu çocuğu alın” demişler. Benim için o dönem geleceği parlak diyorlardı. Genç takımla idmana çıkıyordum. İki de maça çıkmıştım Galatasaray formasıyla. Sonra bir akşam Muharrem Abi, Muharrem Gülergin İstanbul’a geldi, “Sabaha bilet aldım Adana’ya gidiyoruz” dedi. Söz verdiğimi söyleyip itiraz edecek oldum, “Sabaha gidiyoruz” dedi… Muharrem Abi hepimizin babasıydı. O zamanlar takımda hoca yoktu. Takımın abisi de kaptanı da hocası da Muharrem abiydi. Abilerimiz ne dese susardık, büyüklere karşı gelmek mümkün değildi, çok ayıptı.

Sabah Muharrem Abi ile birlikte Adana’ya döndük. Adana İdmanyurdu ile maçımız vardı, ben de oynadım, 2 gol attım. İdman Yurdu’nun kalecisi Pire Mehmet, iyi kaleciydi, çok severdim ama golleri de yedi.

1952 senesiydi. Fenerbahçe’de Ignace Molnar isimli Macar teknik direktör vardı. Benden bahsetmişler, o da gelmemi istemiş. Sözleşme imzaladım, antrenmanlara başladık. Macar antrenör beni çok sevmişti. Hatta antrenman bittikten sonra herkesi gönderirdi, kaleciyle ben kalırdık. Bana uzaktan şut çektirirdi. O bana ilgi gösterdikçe takımda homurdanmalar başladı. “Daha dün geldi, bu ilgi alaka nedir” diye… Fenerbahçe ile 3 özel maça çıktım, Beşiktaş’a iki gol attım. Ama takımdaki homurdanmalara gurbetlik de eklenince dayanamadım. Abimin düğünü var deyip izin istedim, Adana’ya gittim, bir daha da dönmedim.

Askerliğimi Karagücü’nde yaptım. Şampiyon olduk. Beşiktaş o dönemin en yüksek transfer teklifini yaptı; 40 bin lira ya da 4 daire… Ama benim parada pulda gözüm yoktu. Adanalılara sözüm vardı. “Ölürüm de başka yere gitmem” dedim. 1956’da askerlik bitti, Adana’ya döndüm.

Füze ismi nereden geliyor biliyor musunuz? 1960’da birinci lige çıkmıştık, bir tane elçilik elemenı vardı, Adanalı… “Hadi hemşerim bir füze gönder, hadi hemşerim bir füze gönder” diye tribünden bağırırmış. Ben de tesadüf, o bağırdıkça gol atarmışım. Ondan beri bana “Füze” lakabını taktılar."

Füze Selami, 1972’de, 39 yaşında, Adanaspor ile oynanan derbi maçında jübilesini yaptı ve futbolu bıraktı. Sevdiği için futbol oynadı, memleketine bağlılığı için Adana’da kaldı, kendi deyimiyle, kaderine yazıldığı için Demirspor’lu oldu… Yüreğindeki futbol ve Adana Demirspor aşkını son güne kadar içinde yaşattı, 81 yaşında hayata gözlerini yumsa da, o Adana’nın ölümsüz efsanesi olarak dilden dile anlatılmaya devam edecek…