"Ne ekersen onu biçersin"

"Ne ekersen onu biçersin"
Şansal Büyüka, Avrupa Şampiyonası'na ilk turda veda eden A Milli Takım'ı masaya yatırdı. İşte Büyüka'nın Milliyet'teki yazısı:

Kısa mesafeli yarışlara geç başlarsanız, sonradan ne kadar hızlanırsanız hızlanın, göz açıp kapayana kadar yarış biter. Bakmışsınız o kadar gayrete rağmen geride kalmışsınız. Bizim Avrupa Futbol Şampiyonasındaki halimiz  kısa mesafeli atletizm yarışı gibiydi. Biz geç bile başlamadık, ilk iki maça hiç başlamadık. Son maçta açıldık ama geçmiş olsun...

Bu bakımdan  İtalya'nın şerefli(!) oyununa ve kadrosuna ne kadar kızarsak kızalım, gerçek şuçlu biziz.Kendi işimizi kendimiz bitiremez, ele güne muhtaç hale gelirsek olacağı budur ; Kendi düşen ağlamaz...

Açık konuşalım ; Profesyonelliğin nimetlerinden yararlanıyoruz, külfetlerine katlanamıyoruz.Fatih Terim'i  iyi tanıdığımı düşünüyorum. Kafasına silah sıksanız, Çek maçından 24 saat önce o açıklamaları yapmaz. Düşünün ne kadar canına "tak "demiş, ne kadar "isyan"noktasına gelmiş ki, verdi veriştirdi...

Hatırlayalım ; Hoca, "Avrupa şampiyonasına, şampiyona kampında hazırlanılmaz. Futbolcular bütün uyarılarıma rağmen bu kampa hazır gelmediler” dedi. Bırakın bizi,  bu konuyu dünyanın en ünlü spor dergisi L’equipe futbolcularımızın adını tek tek vererek, kaç kilo fazlaları olduğunu yazdı...
 
UEFA'nın Alman medya sorumlusu bütün gazetecilerin içinde "benim işim değil ama şaşırdım. Türk takımı yürüyerek  oynuyor "dedi.Diyeceğim, bizim ilk iki maçtaki perişan halimiz, sadece Türk medyasının, Türk vatandaşının değil, başta avrupalılar herkesin dikkatini çekti ve şaşkınlıkla karşılandı...

Fatih Terim‘in ister itiraf deyin, ister ifade deyin, şu söylediği çok ilginç değil mi: “Kamp öncesi sıkıntılar vardı ama, açıkcası bu boyutlara geleceğini düşünmemiştim, tahmin etmemiştim"Hadi sıkıntı var, problem var, bu kadar uzatılır mı, ilk iki maça bu kadar yansıtılır mı?

Çek maçı sonrası oyuncularımız diyor ki "Hırvatistan'a, İspanya'ya yenilmek kadar doğal ne olablir ki. "Doğru söylüyorlar, kabul. Zaten Hırvatistan'a 10 maçtır yenilmişiz, 11. ciyi yenilsek ne olur. Ama bizim futbolcularımız halen şunu anlamış değiller : Bu ülkenin insanı yenilmelerine değil, ilk iki maçtaki bu kadar umursamaz, kişisel problemlerini sahaya yansıtan, o sahada yürüyen, çoğu  zaman acz içinde kalan, rakip kaleyi   tek şut olsun bulamayan, peşin teslim olan futbol anlayışına isyan etti.

Şimdi medya dahil, vatandaş dahil herkes haklı olarak soruyor : Madem Çek maçındaki mücadeleyi gösterebiliyorsunuz,madem istediğiniz zaman oynayabiliyorsunuz, o zaman aynı isteği, duyguyu, coşkuyu Hırvat maçıyla, İspanya maçında niye  ortaya koymadınız. Unutmayalım, bu iki maçtan bırakın birer puan almayı birer gol atabilseydik, bugün Fransa'da devam ediyor olacaktık.Ama biz  gol bir yana, rakip kaleye şut bile atamadan bu iki maçı tamamladık.

Fatih Hoca'yı eleştirdiğim bir yer var ; madem bu kadar sıkıntı vardı, keşke o sıkıntıları tamamen çözüme ulaştırıp Fransa  kampına takımı götürebilseydi.

Ama şunu gördük;  milli takım ve kampı kişisel hesaplaşmaların yapıldığı bir arenaya döndü ve bunun faturası herkese, hepimize, ülkemize ağır çıktı.Ayrıca benim bildiğim, bizim milli takım kamplarında kuş uçmazdı.  Fransa kamplarında sanki giren çıkan belli değildi.

Sonuç ; İtalyanın şerefini (!), sistemin "danışıklı döğüşe ne kadar elverişli "olduğunu, konuşalım, tartışalım ama  ana gerçeği asla unutmayalım ; Ne ekersen onu biçersin.İlk  iki maçı kişisel egolarımıza teslim ettik ve bir üst tura gidemedik.Türk futbolunun, Türk futbolcusunun ve tüm paydaşların çok ciddi anlamda  tavizsiz bir disipline  ihtiyacı var.

Şu prim meselesi. Herkes birşey yazıp, söylüyor, bu konuda kendi adıma noktayı koyayım : Milli futbolcularımız 10 Haziran tarihi itibariyle, yani Avrupa Şampiyonasının başladığı gün 500’er  bin euroluk gruptan çıkma primlerinin tamamını aldılar.Sadece  iki futbolcumuz, grup maçlarında eksik oynadılar diye daha az prim aldılar. Primleri Fatih Terim belirledi, Futbol Federasyonu  ödedi. Arda Turan, takım kaptanı olarak bu iki futbolcuya da  aynı primin ödenmesi gerektiğini yetkililere aktardı.Bu yetkilinin Fatih Terim olduğunu söyleyenler de var, futbol federasyonunun bazı üyeleri olduğunu söyleyenler de.Bu talebin iletilmesinde uslüpta , ya da  yetkili seçiminde yanlışlıklar olabilir...Ancak kesin olan şu : Arda Turan, kendisi  için tek kuruş talep etmedi. Sadece eksik prim uygun görülen iki futbolcunun tam prim alması için takım kaptanı olarak  başvuruda bulundu.Arda "kendim için tek kuruş istemedim, kimse adımı paracıya çıkaramaz "derken haklı...

Biz erken tezkere aldık ama avrupa futbol şampiyonası devam ediyor. Şimdiye kadar oynanan maçlarda daha fazla mücadele edenin kazandığını, kaybedenin bile  asla pes etmediğini, vuruşarak kaybettiğini, ancak asla cepheden çekilmediğini gördük.Şurası kesin : Ligde azla yetinmenin faturasını gerek kulüp takımlarında, gerekse ulusal takımda avrupaya çıkınca çok açık görüyoruz. Daha sert olmalıyız, daha mücadeleci futbol oynamalıyız, tempoyu  çok çok arttırmalıyız  ve en önemlisi, takım halinde savunma yaparken, rakip oyunculara çok yakın oynamalıyız.Görüyoruz ki , bu lig bizi avrupada taşımıyor.Birini eleştiriyorsun  hemen düşman ilan ediliyorsun.Hedef gösteriliylorsun.Kendi kendimize gaz vermeyelim. Gördük ki, hemen hemen her ülke takımı, her ülke  futbolu, bizim çok çok  önümüzde.

Avrupa futbol şampiyonasında bizim ligin yabancılarını izlerken gözlerime inanamadım. Nani, Portekiz formasıyla öyle oynadı,öyle deparlar attı ki, bunun birini bile Fenerbahçe'de yapmadı, atmadı. İsveç kalecisi Ericksonn, Kasımpaşa’da   inanılmaz hatalar yapıp, adı sanı belli olmayan kalecilerin arkasında yedek kalırken, bu şampiyonada harikalar yarattı. Herkesin konuştuğu Macar Milli takımının kaptanı Dzsudzsak, avrupa şampiyonasında süper maçlar oynadı ama koca bir sezonu Bursaspor'da oturarak geçirdi.Sivok, Çek milli takımının en iyisi olarak parladı.Bu bizim yabancılar avrupada oynayıp Türkiye'de pusulayı şaşırdıklarına göre, bizi hafife mi alıyorlar, ne yapıyorlar acaba.

Bizim hakemlerin büyük bir bölümü Avrupa şampiyonasını yerinde izliyorlar. Maçın oynandığı stattan, tribünlerden. Çok net görüyorlar. Hakeme tek itiraz yok, taca çıkan topa el- kol hareketi yok, kulübedeki hocaların ikide bir hakemin üstüne yürüme halleri yok,  "s.... hakem "tezahüratları yok.En ufak darbede yere düşüp kalkmak bilmeyen futbolcu yok.Her düşene, her faule sarı kart yok.Tempoyu, oyunun hızını kesmek yok 

Avrupa futbol şampiyonasına katılan 24 ülkenin federasyonları arasında ekonomisi, bütçesi çok iyi, çok sağlam olan bir- iki  ülkeden biri Türkiye. Ama görüyoruz ki, para mutluluk ve başarıyı  getirmiyor. Bol bütçe, bol primle bir yere varılmıyor. Paranın yanına akılı, mesleki disiplini koymak,eyyamdan uzak, radikal kararları uygulamak, sırt sıvazlamaktan, nabza göre şerbet vermekten, ahbap- çavuş ilişkisinden vazgeçmek  gerekiyor. Almanya şampiyonluğa 300 bin euro prim verirken, biz gruptan çıkmaya 500 er bin euro prim veriyoruz ama görüyoruz ki, hiçbir işe yaramıyor...

Aşağıdakilerden hangisi ilginizi çekiyor?

Euro 2016 Avrupa Şampiyonası haberleri
Puan Durumu

Canlı iddaa sonuçları

Macaristan - Portekiz maç sonucu ve özeti

İzlanda - Avusturya maç sonucu ve özeti