İşte Galatasaray'a şampiyonluğu getiren 6 faktör!

İşte Galatasaray'a şampiyonluğu getiren 6 faktör!
Spor basının duayeni Şansal Büyüka Galatasaray'a şampiyonluğu getiren faktörleri Miliiyet gazetesine açıkladı...

İşte Büyüka'nın değerlendirmeler:

1. Muslera’nın üstün formu
2. Sneijder & Selçuk faktörü
3. Hamzaoğlu’nun insani dokunuşu
4. Ali Dürüst & Albayrak ikilisi
5. Alternatiflerin katkısı büyük
6. Yarsuvat’ın barışçıllığı


Hamza Hamzaoğlu’na olan inancınızı biliyorum. Hamza Hoca göreve geldiğinde şampiyon olabileceği ihtimalini düşünüyor muydunuz?

Sevgili Bilal, Hamza Hamzaoğlu’nun ilk büyük sınavı olacaktı. Elbette kuşkular ve riskler vardı. Ancak Türk futboluna ve Türk futbolcusuna bu kadar yabancı kalan iki İtalyan hocadan sonra, Hamza Hoca ile bu şampiyonluk şansının tazeleneceği, umutların ve heyecanın artacağı çok net belliydi. Nitekim öyle oldu.

Ünal Aysal göreve devam etse, Duygun Yarsuvat gelmese Florya yine bu kadar başarılı olur muydu?

Duygun Başkan, Galatasaray camiasına “babacanlığını” kattı, “sempati ve hoşgörüsü”nü kattı. En önemlisi Florya’nın idari yapısını Ali Dürüst ile Abdurrahim Albayrak ‘a bırakıp en doğrusunu yaptı. Sonuç ortada... Galatasaray’ı şampiyon yapan  birçok neden var. Ama ben kendimce öne çıkardığım nedenleri sıralamak isterim:

Birincisi; Muslera farkı... Yenecek golü yedi. Ancak yenmeyecek golü asla yemedi. Galatasaray, Muslera’nın yüzünden puan kaybetmedi, maç kaybetmedi ama onun kurtarışları ile ekstradan en az 6-8 puan topladı. Ayrıca “Nasıl olsa kalede Muslera var rahatlığı” takıma büyük bir özgüven kazandırdı.

İkincisi; Selçuk, Melo, Sneijder gibi “ekstra kaliteli” orta sahanın o çizginin altına düşmeyişi ve sürekliliği oldu. Melo için “Üç ay oynayamaz” raporu verildi, 1.5 ayda döndü. Sneijder, İtalya’daki yüzde 62’lik sürekliliğini Galatasaray’da yüzde 88’e çıkardı. Son hafta Selçuk için “oynayamaz” dediler, inat etti, Beşiktaş maçında dümenin başına geçti.

Üçüncüsü; İki İtalyan ile antrenmandan antrenmana buluşan, neredeyse birbirleriyle hiç konuşmayan, birliktelik anlayışı iflas eden futbolculara, Hamza Hoca o hoşgörülü ve duygusal yapısı ile  “insani dokunuşlar” getirdi. İtalyanlar zamanında “yazboz” tahtasına dönen ilk on bire bir istikrar getirdi. Her maçta gol yerken, son düzlükte gol yemeyen ve en kritik maçları gol yemeden bitiren bir anlayış ve takım yarattı.

Yasin piyangosu

Dördüncüsü; Ali Dürüst ile Abdurrahim Albayrak Florya’nın her derdine derman oldu. Bu parasızlıkta, bu sıkıntıda Florya’dan çatlak ses neredeyse çıkmadı. Dürüst ile Albayrak, bu “dördüncü Florya nöbetleri” ile dörtte dört yaptılar. Hakları unutulamaz ve inkar edilemez.

Beşincisi; Hamza Hoca ile birlikte her futbolcu kendi performansının üstüne biraz daha fazlasını koydu. En sıkıntılı günlerde “alternatif oyuncular” dertlere çare oldu. 20 milyon euroya yakın para harcanıp sağ bek aranırken, Sabri’nin dönüşü çok büyük bir boşluğu kapattı. Galatasaray seyircisine kendini bir türlü kabul ettiremeyen Hakan Balta, stoper yokluğunda stoper, sol bek yokluğunda sol bek oynadı ve ortaya gösterişsiz ancak süper bir performans çıkardı. Yasin, Galatasaray için sanki ligin ikinci yarısındaki milli piyangonun büyük ikramiyesiydi. Hamza Hoca yoktan var etti ve şampiyonluğa büyük katkı sağladı.

Hovardalığı bırakırlar

Altıncısı; Duygun Yarsuvat başkanla birlikte Galatasaray ortamı germe alışkanlığından vazgeçti, barışcıl bir hava sergiledi ve sadece işine, maçlarına odaklandı. Motivasyonunu sadece “yarışa” yoğunlaştırdı.

Şampiyonluk demek, başarı demek, para demek... Galatasaray belki UEFA ile yaptığı anlaşmaya uyamadı. Ama bu şampiyonluk sanırım Cim-Bom’a birçok fayda olarak geri dönecek.

Galatasaray bu kadar para sıkıntısı çekerken, UEFA’nın mali kriterleri konusunda çok sıkı denetim altına girmişken, alacağı para ile elbette büyük rahatlık sağlayacak. Öyle sanıyorum ki bundan sonra da iki İtalyan dönemindeki transfer hovardalığını bırakırlar.

Son olarak Galatasaray’daki yeni yönetimi nasıl buluyorsunuz? Dursun Özbek başarılı olur mu?

Dursun Özbek Başkan, Duygun Başkan’ın yardımcısıydı. Sonuçta bu şampiyonluğun mimarlarından biri... Kulüp içi işleyişi biliyor... İlk açıklamalarına bakıyorum, son derece sakin, akıllı ve yapıcı... Umarım ve çok isterim, bu çizgiyi bozmadan, öfke ve gerilimden beslenenlere kanmadan yoluna devam eder. Türk futbolunun böyle “akil adamlara” her dönemden daha fazla ihtiyacı var.

Algı yanlışlığı

Beşiktaş rakipleriyle eşit şartlarda yarışamadı, bunu kabullenmek zorundayız. Ama takım o kadar iyi gitti ki, Avrupa Kupası’nda o kadar ses getirdi ki, camiada “Bu yıl şampiyonuz” algısı iyice yerleşti.

Galatasaray için her şey, Beşiktaş açısından çok şey olan bir maç oynadı Kartal... Her zamanki gibi futbolu iyi oyunu kötüydü. Aslında bir dönem ikisi de çok iyiydi.

İngiltere sevdası Bilic’in aklını mı çeldi? Motivasyonunu mu düşürdü?

Bilic için, kendisi yalanlamış olsa bile West Ham iddiası devam ediyor. İngiliz medyası sürekli yazıyor. Aslında Bilic’in son Galatasaray maçında değil, son üç- dört maçtır ciddi şekilde motivasyonunun düşük olduğunu görüyoruz. Nerede saha kenarında kabına sığmayan Bilic, nerede son maçlardaki Bilic...

Beşiktaş’ta Bilic’in ardından nasıl bir hoca bulunmalı, göreve getirilmeli?

İster Lucescu gelsin, ister Şenol Güneş, kariyerlerinin parlaklığına rağmen şampiyonluk konusunda, hatta ikincilik konusunda bir garanti vermeleri, hemen bir avantaj sağlamaları mümkün değil. Kaldı ki, ben Bilic’i başarısız bulmuyorum. Beşiktaş rakipleriyle eşit şartlarda yarışamadı, bunu kabullenmek zorundayız. Ama takım o kadar iyi gitti ki, Avrupa Kupası’nda o kadar ses getirdi ki, camiada “Bu yıl şampiyonuz” algısı iyice yerleşti. Nitekim son dört maçta kaybedilen 10 puanı, getirin takımın puanının üstüne koyun, Beşiktaş bugün bitime bir hafta kala averajla liderdi. Ama şurası önemli; koca bir sezon geliyorsun, zor yolları geride bırakıyorsun, son düzlükte, finişe sadece dört adım kala her şeyi berbat ediyorsun. Beşiktaşlı oyuncular bu gerilimi taşıyamadı.

Ben Bilic’e katılıyorum, Beşiktaş’ta elbette kaliteli oyuncular var ama oyunu ve kaderi değiştirecek “ekstra kalite” bir Sneijder yok. Sosa iyi oyuncu ama asla bir lider değil... Taraftarın sevgilisi Demba Ba da öyle... Demba Ba’ya rağmen Beşiktaş’a; dağıtan, hırpalayan, rakip savunmayı adeta boğan mücadele gücü çok yüksek bir golcü gerekli... Şunu da söylemeliyim; bir takım elbette bir oyuncuya bağlı kalamaz ama Veli’nin sakatlığı Beşiktaş’ın “balansını” bozdu. Tıpkı Hakan Balta gibi, sessiz sedasız ama çok yararlı şekilde işini yapan Pedro Franco’nun kesilmesi ise savunmanın sağlam duruşunu yerle bir etti. Ayrıca sezon sonuna doğru Gökhan Töre ve Olcay’daki düşüş, Beşiktaş’ı ciddi anlamda etkiledi.

Bütünleşmeye ihtiyaç var

Fikret Orman hodri meydan dedi... Kime dedi? Karşısında bir rakibi ya da muhalefeti var mı ki! Kürsüye çıkıp eleştirenler bir grubun sözcüsü mü?


Fikret Orman “Hodri meydan” demesin de ne yapsın? O kadar ağır eleştiriler oldu ki, doğal olarak güvenoyu isteyeceğini söyledi. Fikret Başkan ve yönetimi elbette eleştirilir. Ancak eleştirenlerin ortaya bir alternatif koyması, göreve talip olanların inandırıcı biçimde planlarını, programlarını ve finansal anlayışlarını ortaya koymaları lazım... 277 tane icra dosyası kapatmak ne demek... Borç arttı kabul ama özkaynaklarla koca bir stat yapılıyor. Beşiktaş’ta göreve talip olan varsa şunu çok iyi bilmeli; önümüzdeki sezon Beşiktaş’ı çok daha zor bir yıl bekliyor. Stadın yetişmesi zor... UEFA denetimine göre, oyuncu satmadan, oyuncu alamayacaksın. Beşiktaş 15 kişinin sırtına binerek bu yükün altından kalkamaz. Kişisel hırsları ve gelecekleri bir tarafa bırakıp “Her şey Beşiktaş için” diye büyük bir bütünleşmeye ihtiyaç var ama o da ufukta görünmüyor...

Taze yaraya tuz basmayalım
Fenerbahçe bu... Başakşehir’den üç puan alacağım derken 4 kırmızı kart, 3 cezalı ve müthiş bir moral bozukluğuyla sahadan ayrıldı.

Sarı-lacivertlilerde çöküşün bir günde olmadığı bir gerçek... Bunları biraz yorumlasanız...

Sevgili Bilal, bugün ağırlığı Galatasaray ve Beşiktaş’a vermiş olalım. Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybetmesinin hemen ardından bu kadar üzüntü yaşarken, son maçtaki dört kırmızı kartla kızgınlık, kırgınlık ve öfke “tavan” yaparken, taze yaraya tuz basmak istemiyorum.

Üstelik bu hafta Fenerbahçe’de seçim var. Umarım iyi bir yönetim iş başına gelebilir. Ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim , Fenerbahçe radikal biçimde kendi özeleştirisini yapmak zorunda... Herkesi suçlayarak bir yere varılamadığını bir kez daha gördük. Hadi herkes suçlu, bu sezon tribünleri terk eden, maçlara gelmeyen Fenerbahçe seyircisi de mi suçlu? Ben geniş bir Fenerbahçe sezon analizini kısmetse haftaya yapacağım. Kendimce düşündüklerimi dile getireceğim. Fenerbahçe analizi için haftaya buluşalım.

Trabzonspor’da fark yok gibi!
Her kulüpte yaşanan maddi sıkıntıların benzeri Trabzonspor’da da var. Karadeniz ekibi, üç büyüklere göre gelir anlamında dezavantajlı... Buna karşın onlarla yarışmak zorunda...

Gelecek dönemde Trabzonspor’u iyi günlerin beklemediğini de söylemiştiniz. Ne yapmalılar?


Sevgili Bilal, Trabzonspor’un yeni sezon transfer planlamasını gazetelerden okuyup televizyonlardan dinliyorum... Sanki transfer anlayışında pek de farkındalık yaratamayacak gibi... Trabzonspor önce “soğuk hava deposuna” kaldırdığı ve bir türlü kullanamadığı futbolculardan kurtulmalı... Sonra az ama kaliteli oyuncu almalı... Küme düşen takımlardan, orta sıraların “eh işte” cinsi futbolcularından Trabzonspor’a şampiyonluk gelmez.
Aşağıdaki Konulardan Hangisi İlginizi Çekiyor?

Maç özetleri

Spor Toto


Galatasaray