"Başlarken bu kadar süreceğini hiç düşünmemiştim"

Video yükleniyor...

Onun hikayesi, 1989’da, 18 yaşında, tenisten basketbola kadar hem tüm sporlara olan yeteneğinin kazandırdığı burs ile California Üniversitesi’ne girdiğinde başladı. Brad Friedel adındaki bu genç adam, çevresindeki herkesi şaşırtan bir karar verip üniversitenin futbol takımını seçti. İlk başta forvet oynuyordu ancak kısa süre sonra kaleye geçti ve hayatının büyük bir kısmını geçireceği yerde buldu kendisini; kale çizgisi… O çizgi artık onun hayallerinin merkeziydi…

“O yıllarda ABD’de adını anmaya değer bir profesyonel futbol ligi yoktu, hayal ettiğim kariyeri yapabilme şansım çok zor görünüyordu” diyor Friedel, o günleri anlatırken…
İngiltere’ye gitmesi gerektiğini biliyordu, Brian Clough ve Kevin Keegan’ın aklını çelmeyi de başarmıştı ama İngiltere’den çalışma vizesi çabaları iki transfer için de reddedildi. Danimarka’da Brondby’de oynarken, Sunderland tarafından transfer edilmek istendi ancak üçüncü defa, İngiltere’den çalışma vizesi alamadı. Premier Lig hayalleri bir kez daha suya düşmüştü ama Friedel kale çizgisinde kalmaya devam edecekti. Yeni durağı Türkiye oldu.

Graeme Souness, doğru düzgün bir kariyeri olmayan genç bir Amerikalı’yı Galatasaray’ın kalesine geçirmişti. Sonucun hayal kırıklığı olacağını düşünenler yanıldı, Friedel beklentileri aşan performansıyla sarı-kırmızılarda 2 başarılı sezonun geçirirken taraftarın sevgisini ve saygısını da kazanmıştı. Galatasaray formasını çıkartırken, en büyük hayali de gerçek oluyordu; 1997’nin Aralık ayında Brad Friedel, Liverpool’un kadrosuna adını yazdırmıştı.
Doğal bir yeteneği vardı, fiziksel yapısının yanı sıra mücadeleyi asla bırakmayan karakteri ile yıkılmaz bir adam görüntüsü veriyordu. Ancak oynadığı yer Premier Lig’di ve ne rakipleri ne de takım arkadaşları gibi futbol altyapısı yoktu. Amerika standartlarının çok üzerinde olması İngiltere için yeterli olacak mıydı? O yıllarda İngiltere spor basınında çalışan muhabirler için Brad Friedel büyük bir soru işaretiydi.

1998’de Liverpool’u takip eden genç bir gazeteci, onun için şu ifadeleri kullanacaktı; “kendine güveni o kadar sağlamdı ki, onunla karşılaştığınızda size kendi sorularınızı sorgulatıyordu”
Ancak giydiği forma Liverpool formasıydı, ilk iki yılını sezonun yarısından fazlasını yedek kulübesinde bekleyerek geçirdi.  2001’de, Galatasaray’daki hocası Greame Souness, Blackburn Rovers’ın başındaydı. Souness 3 eski öğrencisini Blackburn’e getirdi; Hakan Ünsal, Tugay Kerimoğlu ve Brad Friedel… Bu oyunculardan 2’si Premier Lig’de ortaya koydukları başarılarla İngilizlerin yalnızca desteğini değil, sevgi ve saygısını da kazanacak, ölümsüzleşeceklerdi…

Tugay Kerimoğlu, Blackburn Rovers’tan, yüzünün maskesini takan onbinlerce taraftar tarafından uğurlandı. Bir Türk futbolcunun İngiltere’de elde edebileceği en büyük onurla…
Brad Friedel ise 17 sezon boyunca ortaya koyduğu performans ile Premier Lig’in en unutulmaz kalecilerinden biri olarak, 44 yaşında futbola veda ederken, arkasında rekorlarla dolu saygı ile anılan bir isim bırakarak kariyerini noktalama hazırlanıyor. Ve geriye dönüp baktığında, tüm bu hikaye gözlerinin önünden film şeridi gibi geçerken, altyazıyı kendisi yazıyor: “Başlarken bu kadar uzun sürebileceğini düşünmemiştim”